24 Mayıs 2012 Perşembe

Keder ve Kader Ağları

Londra’da yaşadığım yerde yolda yürürken, kaldırımda, karşıdan kocaman üzerinde “ Paşabahçe” yazan torba taşıyan bir hanımı gördüm.  Memleket hasreti denen, kanadınızı kırık hissettiren , burnunuzu sızlatan keder ile yanına yaklaştım.
Bu bölgede pek Türk yaşamadığından, tereddütümden Türk olduğumu anladı. Hikayesini ayaküstü anlatıverdi. Onbeş yıl önce Londra’ya iş nedeniyle gönderilmiş. Mutsuz, umutsuz ev arayışından sonra, bir taksiye bindiğinde gözyaşlarını tutamamış. Taksici ona “ Üzülme tatlım, bir evin ziline senin ismin çok kısa zamanda yazılacak. O ev belli, ama sen onu henüz bulamadın” demiş. O an içine umut dolmuş, sonrasında Londra’ya yerleşmiş, evlenmiş ve çok mutluydu.
Sonrasında biz İstanbul’a taşındık. Bir süre nerede oturacağız diye düşünürken hep bu hikaye vardı aklımda… Sonra bir ev bulduk, ev sahibi evin içini iki ay içinde tamamen yenilemişti. Pazara çıktığı ilk gün evi görüp tutmuştuk. Yani biz ev aramaya başladığımızda, müstakbel ev sahibimiz bizim için evinde tadilata başlamıştı.
Bazen bir şeyler çoktan yola çıkıyor ve bizim hiç haberimiz yokken, bize yaklaşıyor.
Geçen haftalarda çok kötü bir haber aldım, adım adım bu kötü haber içinde ilerledik. Birkaç aydır süren bir şikayetin altından çıkan hastalık…Sorguladığımızda, hastanın aslında kendinde iki yıldır bir şeylerin iyi gitmediğini hissettiği ortaya çıktı. Bu olay olunca da, yine bu hikaye geldi aklıma.
Kader ağlarını örüyor denilen şey bu mudur? Bu ağlar, arada başımıza çorap mı örüyor?
İlmek ilmek, tane tane , damla damla….Bir şeyler birikiyor…Bir şeyler yol alıyor, bir gemi limandan ayrılıyor. Bir başlangıç, bir son.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder